9 Haziran 2010

Dünya Kupası Hatıralarım 3 : 2006-Yine Yokuz

Ersun Yenal-Fatih Terim ikilisinden ilkinin Hakan Şükür kaprisi, ikincisinin de gereksiz hırsı yüzünden gidemedik Almanya 2006’ya. Oysa seyirci desteği ve yakalayacağımız hava açısından yarı ev sahibi olabilirdik. Tuncay ve Nihat başta pekçok yıldızımız dünya çapında parlayacaktı. (Tümer, Tekke, Gökdeniz ilk aklıma gelenler..) Olmadı, nasip değilmiş...

2006 yılı Rijkaardlı Barcelona’nın esip gürlediği bir yıldı ve Ronaldinho gerçekten inanılmazdı. Ama onun için o kupa sonun başlangıcı olacaktı. Brezilya yine en büyük favoriydi. Ev sahibi Almanya da tabii ki.

Üniversite 1. Sınıftaydım ve evimde maçların büyük kısmını izledim. Ama nedense pek hatırımda kalmamış. Artık eski heyecanımı kaybetmiştim. Türkiye’nin olmadığı turnuvada kendimi ezik hissediyordum.

Turnuvada yeni yıldız adaylarından Kaka, Messi ve C.Ronaldo çok ön plana çıkmadılar. Robben ve Ribery de öyle.

Kendisinden çok şey beklenen Brezilya 8 yıl sonra bir kez daha Fransa’ya boyun eğdi. Son 3 kupada final oynayan takım bu sefer son dörde bile kalamadı. Fransa ise renksiz oyununa rağmen futbol kariyerinin son maçlarına çıkan Zidane önderliğinde finale kadar geldi.

Turnuva boyu pek fazla sürpriz yaşanmadı denilebilir. Son 8 arasında sürpriz olarak Ukrayna dışında kimse yoktu. Aslında onlar da bizimle aynı grupta elemelerde o kadar baskın oynamışlardı ki çok rahat grup lideri olarak finallere kalmışlardı. Gruplarda Hırvatistan ve Japonya’yı geçen Avustralya; Fransa’nın önünde lider bitiren İsviçre ve Çek Cumhuriyeti ile ABD’yi geçen Gana 2. turu görebildiler ve sürpriz yapan takımlar kategorisine dahil oldular. Her büyük kupada favori takımlarım olan İspanya-Hollanda-Arjantin üçlüsünden ilk ikisi 2. turda Portekiz ve Fransa’ya; Arjantin ise Almanya’ya elendi. Oysa ben Arjantin’den çok ümitliydim. Almanya’ya penaltılarda elendiler.

Finale kadar çok akılda kalıcı bir olay olmadı. Finalde ise futbol kariyerinin son maçına çıkan Zidane, attığı penaltı golü ile takımını öne geçirmesine rağmen; İtalya’nın 19. dakikada eşitlik sayısını atan Materazzi’ye uzatmalarda kafa atarak kariyerini kırmızı kartla bitirmiş oldu. Bu olay adeta 2006’nın sembolü oldu. 2006 Dünya Kupası denilince akla ilk gelen olay İtalya’nın şampiyonluğu mudur yoksa Zidane’ın Materazzi’ye kafa atması mıdır tartışılır.

İtalya 1982’den sonra 4. kez turnuvayı kazanmış oldu. İlk iki şmpiyonluk 1950’den önce gelmişti. Son yıllarda yaşanan büyük şike olayı ve Serie A’nın itibar kaybetmesiyle sıkıntı yaşayan İtalyanlar Lippi’nin önderliğinde Kupayı kazandılar. Catenaccio’yu da bırakmışlardı ama yine de muazzam bir hücum takımı olmadılar. 2004 Avrupa Şampiyonu Yunanistan’dan sonra savunmasıyla ün kazanmış İtalya’nın da şampiyon olması benim açımdan can sıkıcıydı. Neyse ki şimdi futbola bir Barcelona ve İspanya ekolü hakim.(gerçi catenaccio’ya boyun eğdiler Ş. Ligi’nde bu sene ama neyse...)

2006 bana göre 98 ve 2002’ye göre daha sönük geçti. Turnuvada akılda kalan pek hadise olmadı. Ronaldo 3 gol atıp tüm zamanların en golcü oyuncusu olma rekorunu 1974’ten beri elinde tutan Gerd Müller’den aldı. Eğer Klose adetini bozar ve bu sefer 5 gol atamazsa ronaldo 15 gollük krallığını oynamadığı halde sürdürecek.

Turnuvada en çok öne çıkan futbolcular Zidane ve Cannavaro oldu. Yine de İtalya ve Fransa bu iki oyuncunun bireysel katkısından çok takım oyunu ile finale geldiler. Turnuvada kendinden çok şey beklenen Kaka ve özellikle de Ronaldinho çok kötüydüler. Son iki yılda dünyaüstü bir performansı sahaya koyan Ronny, bu kupa ile beraber öyle bir düştü ki ancak bu sezon yavaş yavaş kendine gelebiliyor. Ama G. Afrika’ya gidemeyecek. Ne kadar acı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder