24 Mart 2010

Sinema: Shadow of a Doubt-Şüphenin Gölgesi(1943)



Yaklaşık bir ay önce Beyoğlu Mephisto’dan 2.90 liraya satın aldığım Alfred Hitchcock’un Shadow of a Doubt filmi beklediğimin aksine çok güzel çıktı. Bu kadar ucuz bir orijinal DVD’den açıkçası böyle bir film beklemiyordum ancak sırf Alfred Hitchcock ismi beni almaya yönlendirmişti.

Ünlü yönetmenin en sevdiği filmi olan eser harika bir sürükleyiciliğe sahip. Filmin pekçok yeri insanı şaşırtıyor. Oyuncuların hepsi de rollerinde çok başarılılar. İnsan yan rollerdeki karakterlere bile hayran kalıyor. Ama filmin en etkileyici oyunculukları başroldeki adaş Charlieler; Teresa Wright ve Joseph Cotten.

Film 1940larda bir Amerikan kasabasında geçiyor. Tekdüze ve sıkıcı bir hayat yaşayan tipik bir ailenin genç kızı Charlie, annesini ve kendisini neşelendirmek için çok sevdiği ve ruh ikizi olarak gördüğü dayısı Charlie’yi kasabaya davet eder. İlginç bir şekilde aynı ada sahip dayı da aynı anda kasabaya gelmiştir. Bu garip tesadüf Charlie’yi ve annesini çok mutlu eder.

Dayının etrafında mutlu günler geçirmeye başlarlar. Ancak genç ve yakışıklı dayı bir süre sonra yeğenini şaşırtmaya başlar. Garip davranmaktadır. Bu arada tipik Amerikan ailesi röportajı bahanesiyle aileyi ziyarete gelen memurların birisi ile duygusal yakınlık kuran yeğen Charlie, bu memurların dedektif olduklarını ve dayısını takip ettiklerini öğrenince şok geçirir. Dedektifler onun suçlu olduğunu bilmemektedirler ancak dayısının kendisine hediye ettiği yüzüğün sahibinin bir cinayete kurban gittiğini gazetede okuyan Charlie artık dayısının masum olmadığını bilmektedir. Başarılı bir işadamı görüntüsü veren ve kasabanın sevgilisi haline gelen genç, yakışıklı , cömert Charlie Dayı aslında zengin dul kadınları öldürüp paralarını alan bir seri katildir. Suçunu kanıtlayan tek şey yeğenine hediye ettiği yüzüktür. Genç kız ve dayı arasında aileye çaktırmadıkları inanılmaz bir mücadele başlar, yeğen annesi bunu öğrenmeden onu kasabadan ayrılmasını sağlamaya çalışırken, dayı suçunu bilen tek kişi olan yeğenini öldürmeye çalışmaktadır.

Filmi daha fazla anlatmayayım ama şunu söyleyeyim ki çok zor tahmin edilebilecek bir sonla bitiyor.



Bu arada ailenin babası ve onu her akşam ziyarete gelen arkadaşı film boyunca birbirlerini kaza süsü verip hiç ipucu bırakmadan nasıl öldürebileceklerine dair senaryo üretmekle uğraşıyorlar. Bunu yaparken çok zevk alıyorlar . Bu kısım filmin çekici yanlarından birisi, herbiri diğerinden daha orijinal bir plan yapmaya çalışıyor. İşin ilginç yanı dayı, bu yöntemleri kullanmasa da daha orijinal yöntemlerle yeğenini öldürmeye çalışıyor ve adeta bu iki adamın yarışına dahil olup onları geride bırakıyor.

Ailenin küçük çocukları Ann ve Roger ise birer zeka küpü. Haftada en az iki kitap okumaya yemin eden Ann’i film boyunca kitap okurken görüyoruz. Çok sevimli bir ukalalığı olan bu minik kız daha çok kitap okuyabilmek için bir kütüphaneciyle evlenmeyi hayal ediyor. Roger ise bir matematik dehası, her gittiği yer ile ev arası mesafelerin ne kadar olduğunu ezbere biliyor.

Filmin en güzel yanlarından biri de müstehcenlik içermeden de mükemmel film yapılabileceğini göstermesi. Ailenizle izleyebileceğiniz (elbette çocuklar sıkılacaktır) müthiş bir siyah-beyaz klasik.

İşte Alfred Hitchcock böyle, daha ilk izlenen filmiyle insanı kendine hayran bırakıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder