9 Mart 2010

Semih Kaplanoğlu Ropörtajı

Taraf Gazetesi'nden Tuğba Tekerek'in Altın Ayı ödülü alan yönetmen Semih Kaplanoğlu ile yaptığı(28.02.2010)ropörtajdan:
Size Berlin’de Altın Ayı’nın yanı sıra Ekümenik Ödülü de verildi. Sizce nedir bu ödülün anlamı?

Ben filmlerimde maneviyatı çok önemsiyorum. Belki 80-90 sene önce kopmuş maneviyatla aramızdaki ilişki. Ben filmlerimde manevi bir alan, metafizik bir alan açmaya çalışıyorum. Gündelik hayatın ötesinde bir alana, tek boyutlu bir gerçeklikten ziyade, o gerçekliğin izdüşümlerine bakmaya çalışıyorum. Filmlerin bir vecd duygusu, bir şükran duygusu, içsel bir coşku, bir ruhaniyet duygusu yaratması gerektiğini düşünüyorum. O yüzden bir kıvam elde etmeye çalışıyorum.

Filmlerimde Tanrının varlığını hissettirmeye çalışıyorum, diyorsunuz...

Evet, bunu söylüyorum. Ve bu çaba bir sözle, bir işaretle değil, ya da altı çizili birşey değil. Bu, bir hal. ‘Hal sineması’ diyebiliriz buna. Bu hal, Kiliseler Birliği jürisi tarafından algılanmış ki onlar bu filmi böyle bir ödüle değer buldular.

Az önce 90 yıl önce maneviyatla ilişkimizin koptuğunu söylediniz... Cumhuriyetle birlikte nasıl bir kopuş yaşandı bu alanda?

Maneviyat gündelik hayattan dışarı atıldı. Sadece camilerin olması, onun gündelik hayatın içinde devam ediyor olduğu anlamına gelmez. Çünkü bir yaşama biçimine, sanata dönüşmediği sürece bu, sadece görünen bir şey olarak kalır. Yaşanan bu kopuşla birlikte manevi derinlik azaldı. İnsanların kendi hayatlarıyla ilişkisi tek yönlü materyalist bir bakış açısıyla sınırlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder