24 Mayıs 2010

Dünya Kupası Hatıralarım 2 : Muhteşem 2002


2002 Dünya Kupası’na giderken çok ümitliydik. İsveç’ten son dakikada iki gol yiyip grubu ikinci bitirsek bile Avusturya’yı iki maçta silip süpürmüş, üstelik Yıldıray gibi bir yıldızı kazanmıştık. Galatasaray’ın yıllardır oluşturduğu ve UEFA kazanan kadro artık iyice olgunlaşmış, Rüştü ve Alpay gibi diğer isimler ise kariyerinin en verimli zamanına ulaşmışlardı.

Brezilya’ya karşı oynanan güel oyun yenilgiye rağmen bizi mutlu etmişti. Lise 1’deydim ve 11:30’da okuldan çıkıp alel acele eve koşmuştum. Haziranın 3’üydü ve maç öğlen 12’deydi. Nefesimizi tuta tuta izlediğimiz rüya gibi bir ilk yarı, Brezilya’nın ardı ardına ataklarına rağmen Yıldıray-Hasan Şaş ikilisinin muhteşem organizasyonuyla bizim 1-0’lık üstünlüğümüle sona erdi. Maçı 2-1 kaybettik. Haksız iki kırmızı kart ve tartışmalı bir penaltı. O gün Rivaldo’yu defterimden sildiğim gün oldu. Bir kez daha şerefli mağlup olmuştuk, iyi oynamış futbolun devine kafa tutmuş ama hakemlere yenilmiştik.

İkinci maç ve zayıf Kosta Rika’ya karşı kötü oyun. Yine güçlü takıma karşı olan motivasyonu zayıf rakibe karşı sağlayamayan bir Türkiye... Emre Belözoğlu’nun okunmuş çoraplarıyla attığı şık gol...

Çin maçını okulda dev ekranda izledik. O gün bilgi yarışması vardı ve bizim sınıfın kaptanı olarak bütün okulun önünde gelen birincilik beni çok gururlandırmıştı. Öüllerimizi alamadan apar topar sahneden indirildik çünkü maç başlıyordu. Sinevizyon çalışmaya karar verdiğinde ilk önce Hasan Şaş’ı gördük. Daha görüntü geleli birkaç saniye olmuştu ki Hasan çinli defanstan topu kaptı ve doksana astı. Ne olduğunu anlamamıştık ve birden gol diye ayağa kalktık. Bunun aslında ikinci golümüz olduğunu ise çok sonra farkedecektik. Kendisine hiç yakışmayan Mohikan traşı ile turnuvanın yıldızlarından Ümit Davala 3. golümüzü atan isim oldu. Aynı Ümit ikinci turda kafayla attığı golle Japonya’yı elememizi sağlayan skoru getirecekti.

Sıradışı bir turnuva oluyordu. Fransızlar gol atamadan elenmiş, Arjantin gruptan çıkamamıştı. Hollanda ise hiç gelememişti. Brezilya Rivaldo ve Ronaldo’nun önderliğinde çok rahat gidiyor, Almanya da Ballack ve Kahn ile takır takır ilerliyordu. Arjantin’i safdışı bırakan ve gruplarda bizi geçen İsveç, süpriz bir şekilde Senegal’e elendi. Ev sahibi Güney Kore iyi mücadele etmesine iyi mücadele ediyordu ama ikinci turda İspanya’yı hakemlerin inanılmaz hatalarıyla elediler. Çeyrek finalde ise İtalyanları aynı şekilde kupa dışı bıraktılar. Bu iki maç çok konuşuldu.

Bizse bir altın gol heyecanı yaşayacaktık. Fransa’yı yenmeyi başarmış ve İsveç’i elemiş Senegal iyi bir takımdı. Biz daha iyiydik ama hücumda bir türlü üretken olamadık. İlhan Mansız’ın Ümit’in ortasına şık vuruşu bizi yarı finale taşıdı. Şenol Güneş’in sahaya koşuşunu hiç unutmam. O maç Hakan Şükür için de inanılmaz bir imtihan olmuştu. Kale alanından atamadığı gol yüzünden medyada çok eleştiri almış, televizyonlar golü kaçırdığı anda kahvelerde yapılan küfürleri utanmadan yayınlamışlardı.

Yarı finalde rakip bir kez daha Brezilya idi. Brezilya elemelerde G. Amerika’da çok zorlanmış ve grubunda 4. olarak Dünya Kupası’na gelmişti. O yıllarda son Dünya Kupası, son Avrupa Şampiyonası ve son Konfederasyon Kupası’nı kazanan Fransa açık favoriydi ve Brezilya için acaba deniyordu. Ama yukarıda anlattığımız gibi favoriler birer birer dökülürken onlar çok rahattı. Turnuvanın ilk maçında bize karşı zorlandıktan sonra Çin’e 4, Kosta Rika’ya 5 gol atmışlardı. Belçika ve İngiltere’yi de kolay geçtiler. Ronaldo ve Rivaldo gerçekten çok formdaydılar. Zaten turnuvayı biri 8 diğeri 5 golle bitirdiler. Öte yandan Roberto Carlos ve Cafu o zamanlar gerçekten muhteşemdiler, ve bir de Ronaldinho.. Birkaç yıl sonrasına işaret olacak iyi bir oyun oynadı turnuva boyu. İngiltere’ye tesadüf kokan bir 40 metrelik gol atsa da yine de o maçın kahramanıydı. Sonradan Beşiktaş’ta göreceğimiz Ricardinho ve Kleberson da yedek de olsa maçlarda süre aldılar. (Kleberson 2006’yı kaçırdıktan sonra şimdi yine kadroda.)

Maç çok zorlu geçti, Rüştü yine inanılmaz kurtarışlar yaptı, ama çok ilginç bir gol yedi. TRT spikeri Levent Özçelik’in ‘Ve nihayet gol’ sözü unutulmazlar arasına girdi. Alpay’ın muhteşem kafa vuruşu ve Hakan Şükür’ün dömivolesi kaleci Marcos’un son anda müdaheleleriyle gol olmadı. Brezilya çok formdaydı ve yine zorlamamıza rağmen mağlubiyetten kurtulamadık.

O Brezilya finalde Almanları çok rahat yendi. Ronaldo ve Cafu üst üste 3 kupada final oynamış olma sevinci yaşadılar. Brezilya 5. Kupasını kazandı. Ronaldo ise 8 gol atarak çok uzun yıllar sonra en çok skor üreten gol kralı olmuş oldu. İlginç traşı da hafızalarda kaldı.

Biz ise 3.lük maçında gerçekten çok iyiydik. İlhan Mansız-Hakan Şükür ikilisi yarım saatte Kore’nin işini bitirdi. Hakan kendisini eleştirenlere tokat gibi bir gol attı ve kupalar tarihinin en erken golünü attı. 2006 ve bu seneki turnuva öncesi dünyada yüzden fazla ülkede binlerce medya organı kupalar tarihinden istatistikler sunarken ondan bahsettiler/ediyorlar.

2002 Asya’da düzenlenen ilk kupaydı. İlk kez bir Asya takımı yarı final oynadı. Almanya 8. Finalinde 5. kez kaybetti. Şenol Güneş FIFA tarafından yılın teknik direktörü seçildi. 3.lük maçından sonra Türk ve Koreli oyuncuların dostluk gösterileri daha öncesi ve sonrasında hiçbir kupada yaşanmadı. Şenol Güneş’e Kore liginin kapıları açıldı. Oralarda başa oynayan takımları çalıştırdı. İlhan Mansız ise Japonların (nesini sevdilerse) çok sevdiği bir karakter olup Japon Ligi’ne transfer olan ilk Türk oyuncu oldu. Alpay da İngiltere’den sonra Kore ve Japon Liglerinde oynadı. 3. Lük maçında frikikten Rüştü’yü avlayan Lee Yong Eul Trabzonspor’a transfer oldu. Giderken beklediğimizden çok daha iyi bir sonuçla dönmüş olduk Uzak Doğu’dan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder