17 Ekim 2010

Mesut'u Yuhalamak



Geçen hafta Almanya karşısında ağır bir yenilgi aldık. 3-0lık net bir skor bizi gerçekten çok üzdü. Her ne kadar Almanya şu anda dünya futbolunun İspanya'dan sonraki en iyi takımı olsa da neredeyse hiçbir varlık gösteremeyişimizdi bizi asıl yaralayan. Hele Volkan'ın böyle bir gol yemesi yok mu? Aslında bilinçaltımızda 1-0, 2-1 gibi skorlara çoktan razıydık. Acaba sürpriz bir beraberlik olabilir mi falan diyorduk maçtan önce. Ama maç öyle bir havadaydı ki, sanki Almanlar kendilerini fazla yormak istemediler ya da bize acıdılar. Çünkü maç 5-6 gibi bir farka rahatlıkla gidebilirdi.
Maçta bizim açımızdan en önemli husus Mesut meselesiydi. Mesut Özil bir Türk çocuğuydu. Zonguldaklı bir ailenin çocuğu olarak Almanya'da dünyaya gelmiş, burada futbola başlamış; Schalke, Werder Bremen derken 21 yaşında soluğu Real Madrid'de almıştı. Ama Türk Milli Takımını seçmedi. Almanya'yı seçti. Çünkü kendini bir Alman gibi hissediyordu.
Bu noktadan sonra kendisine tamamen saygı duymak gerekiyor. Türk futbolunun yetiştirdiği en önemli futbolculardan biri diye tanımlayamayacağız onu. Öte yandan, muhtemelen, gelmiş geçmiş en iyi Türk futbolculardan biri olacak. Böyle düşünüyorum; çünkü onun oyununu ne zaman izlesem direk Zidane'ı hatırlıyorum. Mourinho'nun ellerinde ve Almanya milli takımında inşallah çok daha yükselecek, kendini geliştirecek. Biz de onunla gurur duyacağız.
Ben meseleye bu şekilde bakıyorum. O kendini o şekilde hissediyorsa buna saygı duymak lazım. Maçta onu yuhalamak son derece çirkin bir davranıştı. O, kökenlerine saygı duyarak attığı golden sonra sevinmedi. Onu yuhalamak Şahin Alpay'ın dediği gibi bir mahalle baskısı örneğiydi. Millet olarak insanların görüşlerine saygı duyma hususundaki geriliğimize bir örnekti. Dünya Basketbol Şampiyonası Final'inde Başbakanı yuhalayanlar gibi Almanya maçında Mesut'u yuhalayanlar da ülkemizi rezil etmekten öte birşey yapmadılar. Hamaset yapan, kendi görüşlerini dünyanın tek geçerli ve doğru fikri olduğunu zannedenlerin bu kadar çok oluşu demokratikleşme çabalarımızın niye yavaş ilerlediğine de işaret ediyor bir açıdan.
Meselenin başka boyutları da var. Mesut Almanya'yı niye bize tercih etti? Kendini Alman gibi hissetmesinin yanında Alman futbolu ile Türk futbolu arasındaki farklar da bu tercihe etki etmiş olmalı bana göre. O seçimini daha genç milli takımlarda iken yapmıştı. İyi bir futbolcu olacağını biliyordu ve Alman sistemiyle kariyerini daha iyi ilerletebileceğini biliyordu. Türkiye'yi seçseydi, AB vatandaşlığı hakkı sona erecek transfer olduğu takımda sıkıntı yaşayacaktı.
Öte yandan tartışılabilir bir fikir olsa da inandığım bir husus var: Mesut bizi seçseydi, bugünkü konumuna gelebilir miydi? Büyük ihtimalle hayır. Genç oyuncunun etrafında medyamız çeşitli skandallar patlatacak, onu saha dışı faktörlerle ezecekti bir şekilde. Ama daha onun öncesinde Mesut'un 16 yaşında hem Galatasaray hem de Beşiktaş tarafından cılız olduğu ya da futbolcuya benzer bir tipi olmadığı için reddedildiğini biliyoruz.(Schevchenko'nun, Hasselbaink'in, İbrahimoviç'in de gençken takımlarımızdan geri çevrildiğini de biliyoruz. Aslında insan 'Türkiye doğumlu nice Mesutları harcadık acaba genç takımlardayken?' diye düşünmeden de edmiyor.)Adam harcamakta çok mahir olduğumuz futbolda Nuri Şahin şayet Almanya'yı tercih etseydi belki o da büyük bir yıldız olacaktı. Arda Turan Alman kökenli olsaydı muhtemelen şimdi o da büyük bir kulüpte olacaktı. Ama durumu ortada.
Biz halk olarak ve medya olarak abartmayı çok seviyoruz. Herşeyi ya göğe çıkarıyoruz ya da yerin dibine sokuyoruz.  Özellikle futbolda inanılmaz bir baskı var futbolcular üzerinde. Bu kadar ilgi ve baskıyı kaldıramıyor genç futbolcular.
Altyapı sistemimizde büyük sıkıntı var. Altyapıdan üst yapıya geçişte büyük sıkıntı var. Mesela Galatasaray'da Arda ve Aydın'ın kuşağından on kadar yıldız adayı vardı ama o jenerasyonun hepsi kayboldu gitti. Sadece Arda kaldı piyasada.
Futbolcularımız hak etmedikleri paraları Türkiye'de bol bol kazandıkları için Avrupa'yı kendilerine hedef olarak görmüyorlar. Volkan, Gökhan Gönül, Arda Turan, Sabri hatta Semih gibi oyuncular çoktan Avrupa'ya gitmeli ve kendilerini geliştirmeliydiler ve aynı zamanda arkadan gelen gençlere yer açmalıydılar.
Almanya'daki Türk gençler Bundesliga'da Süperlig'e oranla daha fazla şans buluyorlar. Her hafta bir ikisi gol atıyor. Mesut'u ilk kez 2007'de bir Schalke maçında görmüştüm, Hamit çıkıp o giriyordu 17 yaşında. Nuri Dortmund'da 3 yıldır ilk 11'de ve henüz 21 yaşında. Tunay Torun, Mehmet Ekici,..Bizim ligde bu şekilde kaç oyuncu var acaba?
Rapid Wien maçında Beşiktaş sahaya 3 Türkle çıkarken rakip de 3 Türkle çıkıyordu. Mesut'u eleştiren  Almanya'daki kardeşlerimiz daha çok Mesutlar görecekler. Hem de sadece futbolda değil, her türlü alanda; sporda, sanatta, siyasette vs her yerde. Kökenlerine sahip çıkıp saygı duydukları sürece de biz onlarla gurur duyacağız. Mesut gibi memleketini ziyaret eden, oralara yardımlarda bulunan, Alman Milli Takımına cami gezdiren, sevdiği kızı Müslüman yapan bir kardeşimizi yuhalamayacağız.
Günün birinde Türkiye'yi seven Türk kökenli bir Alman, niye Almanya başbakanı olmasın? Hayal diyebilirsiniz ama ütopya asla. Goethe'nin de uzak geçmişinde Türk atalarının olduğu ortaya çıkmamış mıydı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder