6 Nisan 2010

Okudukça:Guy de Maupassant – Hikâyenin Kralı


Dünya edebiyat tarihinde hikâyeciliğin iki büyük üstadı vardır. Biri Rus yazar Anton Çehov, diğeri de Fransız yazar Guy de Maupassant. Liseye giderken bu iki zatın iki ayrı ekolün önderleri olduğunu öğrenmişsinizdir. Tabi onlar hikâye yazarken muhtemelen bir ekol/tarz-artık ne deniyorsa- kurduklarını düşünmüyorlardı. Ancak yolu edebiyatla ve hikâye ile kesişen milyonlarca insanı etkilediler, etkilemeye devam ediyorlar.

Kitap okurken kitabı okumaya ilk sayfasından başlarım. Kitap nerede ne zaman basılmış, kaçıncı baskıymış, varsa yazarın hayatı, kapağı kim tasarlamış vs. Hepsini okurum. Bu bana büyük zevk verir. Beni kitaba alıştırır, ısındırır onun havasına sokar. Özellikle dünya ve Türk klasiklerini okurken yazarların hayat hikâyelerini kaçırmam. İşte oralarda o biyografilerde ve çeşitli kitap eklerindeki incelemelerde yazarların pekçoğunun etkilendiği yazarların en başında gelen isimler vardır. Hikâye açısından baktığımızda Cehov ve Maupassant ilk başta gelir. Cehov sanki daha baskındır etkileyicilik açısından.

Malesef Cehovla buluşmamız çok hoş olmadı. Başladım bitiremedim birkaç kez. Ancak Cehov’u okuyacak seviyeye gelmedim diye düşünüyorum. Bunu farklı yazarlar ve kitaplar için de daha önce hissetmiştim. Kitap gözünüzün önündedir. Başlarsınız sarmaz, sıkılırsınız. İşte bana göre o kritik eşikte değilsinizdir o anda henüz. Bir gün bir anda o elektrik oluşur ve bakarsınız kitap ne kadar güzel, ne kadar akıcı, daha önce niye okumamışım dersiniz. Tanpınar, Nurettin Topçu, Cemil Meriç’in bazı kitapları ve Cehov’da bunu çok yaşadım ben. Herbirinin en az iki üç kitabına başladım ama hemen bıraktım. Okunacak kitaplar listemde doğru zamanın gelmesini bekliyorlar.

Ama Guy de Maupassant öyle değil. Hemen ısınıyorsunuz ve sizi sarıveriyor. Bu hafta Otel isimli kitabını bitirdim.

Maupassant çok genç yaşta, 43 yaşında ölmüş. Kendisini bunca meşhur eden ve edebiyat tarihinin zirvelerine yükselten eserlerini 10–13 yılda yazmış. 43 yaşında öldüğünde yaklaşık 300 hikâye ve 6 roman yazmıştı henüz. Belki de 20–30 yıl daha yaşasaydı bugün mevcut eserleri acemilik dönemi eserleri olarak anılacaktı.

Neyse kitaba şöyle bir göz atalım isterseniz: Kitap 15 hikâyeden oluşuyor. Biraz polisiye ağır basıyor. 15 hikâyenin 10’unda ölüm var, ikisi intihar diğerleri cinayetlerin arka planını anlatıyor. Polisiye demek belki biraz yanlış oldu, çünkü ‘katil kim’cilik oynamıyor.

Hikâyeler gerçekten çok kaliteli. Hani haddimizi aşıp notlandısam hiçbirine 7’den aşağı vermezdim. Beni en çok etkileyen hikâye ise ‘Korsika’dan Bir Öç Öyküsü’ oldu. Bu hikâyeyi ilk 12 yaşımda ortaokul hazırlık sınıfında iken ingilizce olarak okumuştum. Çok etkilenmiştim. Kitabı alıp da o hikâyeyi görünce heyecanlandım ve ortalarda olmasına rağmen bir solukta okuyuverdim hemen.

Maupassant’ın bir kitabını daha okumuştum birkaç yıl önce. Bu Bordo-Siyah Klasik Yayınevi’nin bastığı Mutluluk isimli kitaptı. Okurken o kitaptan 2 hikâyenin burda da yer aldığını gördüm. Galiba kitapların içerikleri yayıncıya göre değişiyor. MEB Fransız Klasikleri dizisinde Maupassant’ın Karınca Yayınlarının bastığı ve benim okuduğum Otel isimli kitabı da "Seçme Hikâyeler 1"ismiyle yayınlanmış. Başka bir yayınevi aynı kitabı Jules Amcam (kitaptan başka bir hikâye) ismiyle basmış.

Bu güne kadar Refik Halit Karay, Cemil Kavukçu, Tolstoy, Mahmut Şevket Esendal, Nezihe Meriç, Adalet Ağaoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Haldun Taner, Sabahattin Ali, Sait Faik, Orhan Kemal, Mustafa Kutlu, Şeref Yılmaz, Ömer Seyfettin, Edgar Allan Poe, Yakup Kadri, Sadık Hidayet’in aralarında olduğu 40 kadar hikâye kitabı okudum. Beni en çok etkileyen isimler Mustafa Kutlu, Sabahattin Ali ve Maupassant oldu. Bu üçü benim açımdan hikayecilğin kralları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder