14 Ocak 2011

Sinema: Hür Adam




Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatını anlatan “Hür Adam” filmi geçen hafta gösterime girdi. Ben de daha ilk günden izleme şansı buldum.

168 dakikalık filmden değişik duygular içerisinde ayrıldım. Öncelikle filmi sinematik açıdan oldukça başarısız buldum. Filmde insanı bezdirecek derecede pek çok amatörlük var. Kar efektinin başarısızlığından, Rus komutanı ve tercümanı başta olmak üzere, pek çok yan rolün oldukça silik oynanmasına; 70 yaşındaki oldukça hasta Üstad’ın yakın çekimdeki ellerinin son derece sağlıklı olmasından, 50 yıl boyunca kullanılmasına rağmen hiç eskimeyen sepetine kadar birçok iğreti hatalar peş peşeydi.

Tüm bunlara rağmen bu film alanında bir ilkti ve başroldeki Mürşit Ağa Bağ beklediğimin aksine Üstadı oldukça iyi canlandırıyordu. Onu anlatan ilk film maalesef vefatının 50. Yılına yetişebildi. “80 yıldır görmediğim eza, çekmediğim cefa kalmadı” diyen “asrın beyin yapıcısı”nı sinema ekranında görmek her şeye rağmen çok güzeldi. Dindar insanların sinemaya mesafeli durmasına bir kez daha hayıflandım. Zira pek çok eksiğine, hatasına rağmen Hür Adam filmi Üstad’ı geniş kitlelere tanıtacak gibi inşallah. Haksız yere de olsa Mustafa Kemal ile olan buluşması üzerine yapılan tartışmalar vesilesiyle de bu tanıma işlemi daha da hız kazanacak.

Öte yandan film pek çok açıdan güzel özelliklere de sahip. Hayatımda “tefekkür” diye bir şeyin olmasını borçlu olduğum Zât’ın nasıl tefekkür ettiğini, zamanın hadiseleri karşısında nasıl yılmadığını ve korkmadığını daha önce defalarca okumuştum. Şimdi sinema ekranında görmek güzel oluyor. Filmden çıkınca içimde bir ümit doğdu. Yeterli bir bütçeyle (filmin kalite zafiyetinde bütçe sıkıntısı var şüphesiz, 3-4 milyon dolara mal olan bu tarz bir filme 30-40 milyon dolarla başlansaydı neler değişmezdi) ve kaliteli oyuncularla bir “Goodbye Bafana” ya da “Gandhi”’nin yarısı kadar bir film yapılamaz mı? Elbette yapılabilir ve de yapılacaktır.

Bana öyle geliyor ki Üstad’ı anlatan daha çok film çekilecek. Hür Adam filmi her yönetmenin çok çekindiği ve yapmaya cesaret edemediğini yaptı ve Üstad-Atatürk arasında mecliste geçen konuşmayı-tartışmayı gündeme getirdi. Bu bir psikolojik barajdı ve artık aşıldı. Film gösterime girmeden yoğun bir şekilde yapılan Atatürk ile görüşüldü mü değil mi tartışmaları bu görüşmenin olduğuna dair belgelerin netlik kazanmasıyla sonuçlandı. Ayrıca filmde Atatürk’e hakaret de edilmiyordu ve gösterim gününden itibaren tartışmalar sona erdi.

Filmde daha önce çok az filmde rastladığımız (açıkçası Ömer Lütfi Mete’nin Çizme filmi dışında hiçbir yerde rastlamadım ben) Şapka Kanunu, Türkçe Ezan gibi konularda ise Hür Adam gerçekten sesi oldukça gür çıkan cesur bir eleştiri getiriyor. Yeni nesiller bugün herkese şaka gibi gelen ama otuzlu yılların o gerçek atmosferini belki de ilk kez bu filmle öğrenecekler. Film bu açıdan büyük hizmet edecek. Köy meydanında sazın yasaklanıp, köylülere mandolin verilmesi, insanlara ‘Avrupa dini bıraktı ilerledi, biz İslam yüzünden geri kaldık. Biz de dini-diyanet kaldırıp ilerleyeceğiz’ fikrinin aşılanmaya çalışılması gibi olgular maalesef yaşandı bu topraklarda. Bütün köylüler jandarma korkusuyla şapka giymek durumunda kaldı. Buna isyan eden ender insanlardandı Üstad ve “Bu sarık bu kelleyle beraber çıkar” derken, basit bir kıyafeti savunmaktan çok, zorla değiştirilmeye çalışılan değerlerini korumaya çalışıyordu.

Filmde günümüzde en çok tartıştığımız meselelerden olan Kürt meselesine daha o zamanlardan reçeteler sunan Üstad’ın Şeyh Said Ayaklanmasına nasıl karşı çıktığını başarılı bir şekilde anlatıyor. Herhalde Şeyh Said ile Bediüzzaman’ın ayrı kişiler olduklarını anlamayan kalmaz bundan böyle. Filmi izlerken kendilerine destek vermesi için elçiler gönderen Şeyh Said’e Üstad’ın cevabını izlerken dikkatimi bir husus çekti. Orayı Tarihçe-yi Hayat’ta birkaç kez okumuştum. Özetle (ve de mealen) “Asırlardır bu iki millet beraber yaşadı. Türkler İslam’ın bayraktarlığını yaptı ve şimdi siz onların torunlarına kılıç çekemezsiniz. Bu kardeşi kardeşe kırdırmaktır. Yöntem şiddet değil, irşaddır. Şiddetle sonuca varamayacağınız gibi, maksadınızın aksiyle de tokat yersiniz.” İşte maksadının aksiyle tokat yemek ne olabilir, şimdi bunu düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder