Kitabın yazarı Riccon İlhan Doğan İsviçre’de yaşayan bir beden dili öğretmeni ve pandomim sanatçısı. Kendisi bu kitapta Swaziland’da yaptığı yardım organizasyonları esnasında karşılaştıklarını anlatıyor. Anlattığı şeyler inanılmaz şeyler, masal gibi sanki inanamıyorsunuz. Bu zamanda böyle şeyler olur mu diyorsunuz. Ama maalesef…
Doğan ilk önce çeşitli temaslar kurarak öğrenci gurubu oluşturuyor ve bu guruba komedi gösterileri yaparak onlara eğitim veriyor. Eğitimin temel konusunu çocukları AİDS’e karşı bilinçlendirmek içeriyor. Çünkü ülkenin %35’i AIDS hastası ve üstelik bu oranın büyük kısmı da çocuk denilecek yaşta. Eğitilen bu çocuklara çeşitli skeç ve gösteriler de öğretiliyor ve Riccon İlhan Doğan bu öğrencilerle okulları gezerek ve sokaklarda çeşitli gösteriler düzenleyerek halkı AIDS’ e karşı bilinçlendirmeye çalışıyor.
Yazarın diğer projeleri arasında fakir bölgeleri gezerek çeşitli yardımlar ulaştırılmasını sağlamak, ormandan çocuk toplamak vs. yer alıyor. Kaçak evleri yıkılacak bir mahalleye yeni evler yapabilmek adına İsviçre’ye dönüp çeşitli gösteriler yaparak finansman sağlıyor. Halka kendini o kadar sevdiriyor ki şehirlerde yaşayan Afrikalıların bile kendilerinden korktukları köylere gidebiliyor. Sonradan öğrendiğine göre o bölgede onun kaldığı günlerde bir beyaz kaçırılmış ve yerlilerce YENİLMİŞ. Doğan yine aynı günlerde hapse düşüyor ve sabah boğazına bıçak tutan insanlara ve gardiyana tüm parasını kaptırarak kurtuluyor oradan.
Afrika’nın en fakir ülkelerinden biri olan bu ülkede onlarca yardım kuruluşu var ve hepsi de büyük meblağlara hükmediyor. Yazarın iddiasına göre yardımların sadece %25’i insanlara ulaşıyor ve bu insanların büyük kısmı ihtiyacı olmayan insanlar. Bir sürü trajik hikâye daha…
Kara Kıtadan Kara Tablolar gerçekten, hüzün ve acıyla okuyorsunuz. Ülkede o kadar çok zengin beyaz var ki. Hemen hepsi burada zengin olmuşlar. Yardım kuruluşlarının pek çoğu vergi kaçırma ve kara para aklama adına çalışıyor. Göstermelik yardımlarla basına hoş gözükülüyor. Herkes bir şeyler yapıyormuş gibi yapıyor. İlhan Doğan basit bir inşaata bile işçilere moral verebilmek için kendisi de çalışıyor. Zira işçiler paralarını alamıyor. Çünkü Avrupa’dan bankaya yatan paralar Swaziland’ a ulaşınca daha bankadan çıkmadan yavaş yavaş kayboluyor. Kızıl Haç’ın merkez binasının karşısında insanlar çayırlarda yaşıyor. Yardım merkezinde kalan engelli çocuklar ve AIDS ve HIV hastaları çok az miktarda yemek verilir ve zor şartlarda bakımsız ortamlarda kalırken, bu ‘hayır’ kurumlarının yöneticileri lüks villalarda sefahat içinde yaşıyorlar.
Riccon İlhan Doğan anlatıyor da anlatıyor ve içiniz burkularak okuyorsunuz. Kalbiniz dayanmıyor. Düşünün okullarda veli toplantılarında aile tecavüzün yanlışlığına dair telkinler yapılıyormuş. Daha ne konuşulur, ne yazılır ki?
İşin daha da acı tarafını Habertürk ‘teki röportajında anlatıyor Doğan:
Uluslar arası yardım kuruluşları paraları bu bölgelere aktarmaya çekiniyor. Bu iş biraz ticarete dönüşmüş. Hıristiyanların tekelinde bu iş. Ben bunu dinler adı altında konuşmak istemiyorum. Keşke bir çok ülke bu organizasyonlara katılsın. O organizasyonlardakiler gidiyorlar, beş yıldızlı otellerde kalıyorlar, yiyorlar, içiyorlar, fotoğraf çekiyorlar ve geri dönüyorlar. 20 yıldır duruyor bu olay. AIDS’in kökeni de 20 yıllık. Hep artıyor sayısı. Bu kitabı da yazdım birkaç uluslar arası yayınevine götürdüm. “Bu kitabı basamayız” dediler. “Afrika’nın yüz karası” dedikleri Şempanze Çocukları hikayesinin duyulmasını istemediler. “Başka bir ülkede yayınlayın, sonra biz de yayınlayalım” dediler. Türkiye’de yayınlandı. Yine götüreceğim bakalım ne olacak? Burada insani bir olay var, bu işin ticari yanı yok. Tüylerimi diken diken eden bir olay var ortada.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder